Arşivin tozlu raflarında kaybolmaya aday bir haber internette dolanıyor. Öyle çok eski falan da değil hani... 1 sene olmamış daha. Kaynak Habertürk olarak gösteriliyor:
"Rus arkeologlar, Altay bölgesinde 2 bin yıldır donmuş toprakta cesedi bozulmadan korunmuş bir savaşçı buldu. Altaylar'daki mezarında hiç bozulmadan duran cesedin seçkin bir savaşçıya ait olduğu tahmin ediliyor…"
ve devam ediyor haber önemsiz ayrıntı gibi
"…Arkeologlar, bu kişinin Rus-Çin-Moğol çatışmaları sırasında ölen Pazırık göçebe aşiretinin seçkin grubunun bir üyesi olduğunu düşünüyor. Sarışın savaşçının bedeninde dövmeler bulunuyor. Keçeden yapılmış süslemeli paltolu savaşçı, mitolojik yaratıkları temsil eden desenlerle gömülmüş…"
Ardından konunun uzmanlarından önemli açıklama ile haber bitiyor:
"Rus arkeolog Aleksey Tişkin, bunun çok ciddi bir keşif olduğunu kaydetti."
Bu kadar mı? Evet hepsi bu kadar… Önemsiz bir taziye haberinden farkı yok.
Bakındım biraz, hepsi aynı haberi tekrarlamış durmuş. Bazıları da "Türk savaşçı bulundu" başlığını atmış. Acaba haberi hazırlayanlar Pazırık neresi, Pazırık kültürü ne demek Pazırık göçebeleri de ne anlama gelir biliyor mu? Adam sarışın bizimle bir ilgisi yok, diye düşündüler herhalde. Haberde de Rus Moğol ve Çin savaşında ölmüş birisi olabilir dendiğinden Rus'tur herhalde diye değerlendirmiş olmalılar.
Pazırık'tan ve eski Türk tarihinden haberi olmayanlar için araştırmaya değer bir tarafı görünmüyor. Belki tarihçi ve akademisyenlerimiz üzerinde araştırmaya başlamışlardır ama bunun iyimser bir avuntu olduğunu düşündüğüm için işi biraz kurcalamaya karar verdim.
Neresi Bu Pazırık?
Pazırık, dağlık Altay'da Ukok platosunda bir yayla adı. Türk tarihi açısından çok önemli buluntuların bulunduğu alan. Altay dağları, dağlık Altay hiç olmazsa tarihçilerin ittifakla Türklerin atayurdu olarak gösterilen bir bölge. İlk çizmenin, paltonun, pantolonun, eğerlerin, at koşum takımları, silahlar ve zırhların, çok değerli sanat eserlerinin ve çok değerli bilgilerin elde edildiği alan.
Aynı zamanda Pazırık, bugün Ermitaj müzesinde sergilenen Ünlü "Pazırık halısı" ve üzeri dövmelerle kaplı prenses ve prenslerin bulunduğu yer. Nejat Diyarbekirli hocamız "Hun Sanatı" adlı kitabında bu halının Türk halısı olduğunu, şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ispatlıyor.
Avrupa merkezci tarih görüşü taraftarlarının açıklamalarına göre de "İran" halısı... Kimse de yahu İranlılar o tarihlerde etek giyiyordu, bu kurganlarda "şarovar"ın ne işi var o zaman, demez mi? (bizim şalvar diye kullandığımız kelime Rus dilinde şarovar olarak geçer ve Rusçadaki 2000 Türkçe kelimeden birisidir) Bunun dışında kurganlarda kurban edilmiş atlar da Türk atı olarak bilinen ahalteke atlarıdır.
Pazırık bölgesi, İskit dönemi, Hun-Sarmat dönemi, Eski Türkler dönemi şeklinde periyotlandırılmış durumdadır. Tabii ki Türk periyodu ancak VI. yüzyıldan başlatılır, ama hiç kimse de sormaz yahu bu adamlar uzaydan mı geldi, yoksa metro çukurundan birdenbire mi peyda oldular diye...
Hani bize tarih kitaplarında kocaman oklarla göç masalları anlatılır ya, sanki Asyalı kavimler devletler halinde toplu göç yaparlar zannederiz. Yahu o kadar insan nasıl göç eder, ne yer, ne içer, yolda çoluk çocuk nasıl bu kadar kalabalık seyahat eder diye sormaya gerek yok. Ama bu bile Türklerin Altay dağlarında birden bire nasıl ortaya çıktıklarını açıklayamaz çünkü nereden geldikleri konusu meçhuldür. Kültür mantarı gibi V. yy.'da Altay dağlarına ekim yapılmıştır ve birdenbire Türkler orada ortaya çıkmıştır (!).
Bu Avrupa merkezci tarih taraftarları, en değerli eserlerin İskitlere ait olduğunu iddia ederler. İskitlerin de İrani dilli Osetlerin atası olduğunu, İran dilinin de İndo-İran dil gurubuna ait olduğunu iddia edip bu değerli eserlerin güzide Avrupa'nın üstün beyaz ırkına ait olduğunu ispatlamaya çalışırlar. Türk kökenli olanları ise basitçe "göçebe" diye adlandırırlar.
Olanlar aslında bir komedidir ama asıl üzücü olan, bazı tarihçilerimizin de bu tanımlamaya uyması ve bu görüşü eserlerinde "biz göçebeymişiz" şeklinde tekrar etmeleridir. Öyle ya, koskoca araştırmacılar Avrupa'da atalarımızın göçebe olduğunu söylüyorsa bir bildikleri olmalıdır. Bu görüşün asıl amacı önce atalarımızın göçebe olduğunu bize kabul ettirip, buluntuları "göçebeler böyle bir şey yapamaz zaten" diyerek sahiplenmek olmalıdır. Gülmeyin lütfen, değerli akademisyenlerden birisi, bütün tarihçilerin ve kaynakların Türklerin demir işlemeyi çok iyi bildiği gerçeğini tekrarladığını gözardı ederek aynen şu yorumda bulunmuştur: "Göçebeler demir işlemeyi bilemez, olsa olsa onları fason olarak Altay kabilelerinden birisine yaptırmışlardır". Benzer bir yorum Rudenko nam isimli -toprağı bol olsun- ünlü Pazırık arkeologundan da gelir: "Bu sanat eserlerini göçebeler yapamaz, bunlar İrani bir kavme ait olmalı" (Merak edenler için bu alıntı da Hun Sanatı isimli eserden)
Bugün dahi medeniyet ölçüsü, üretilen çelik miktarı ile ölçülürken, bazı akademisyenlerimizin demiri işlemeyi iyi bilen, dünyanın en ünlü ticaret yolu olan ipek yolunu kontrol eden, çok değerli sanat eserlerini üreten atalarımızın ne diye göçebe olarak adlandırıldıklarını araştırıp-soruşturmadan kabul ederlerse olacağı budur. Amaç, tarihi yağmalamak ve bu yolla Avrupa ırkının üstün ırk olduğunu ispata çalışmaktır. Araç da biraz önce söylediğimiz gibi İskit -Oset -İran-İndo-İran- Hind Avrupa dolambaçlı yoludur.
Aslında İskitler diye adlandırılan devletin, bugünkü Ukrayna ve bir miktar da aşağı Povolje denilen Kafkasya'nın kuzey tarafında bulunan bölgede bulunduğunu kendileri de bilirler. Ama bu bölge körüklüdür sanki, Altay dağında bir eser bulunsa İskit devleti oralara kadar uzar ve hemen İskitlere mal edilir. Sadece Altay dağları mı? Kazakistan Esik kurganda bulunan Altın Adam buluntuları ele geçirildiğinde de o kısma uzanır, bu İskitya denilen "körüklü devlet" ve hemen sahibini(!) bulur.
İyi ama kardeşim buralara kadar uzandıysa, İskit Devletinden değil, İskit "İmparatorluğu"ndan bahsedilmesi gerekmez mi, diye sormaz kimse. Yahu kaynaklarda yapılan tarife ve anlatılanlara göre İskitler de Türkik olmalı, onların İrani dilli olduklarını nereden çıkardınız, deyin bakalım nasıl tepki gösteriyorlar. Çünkü İskit konusu bir tabudur ve -bana göre- yağmalanan tarih için hazırlanmış bir kılıftan başka bir şey değildir. Ayrıca İskitlerin Türk olduklarını ispatlamaya çalışırsanız da kafatasçı olarak suçlanmanız kaçınılmazdır.
Hangi Savaş?
Haberde Moğol, Rus, Çin savaşından bahsediliyor... 2000 sene önce Altay dağlarının adını duydu mu ki Ruslar orada bulunsunlar ve Moğollarla savaşsınlar! Pazırık'ta bizzat Rusların yaptığı dönem çalışmalarının hiçbirinde "Rus dönemi" diye bir periyot yer almaz. Rusların oraya gelmesi Altınordu devletinin düşmesinden daha sonradır. Kendi kitaplarında yer almayan bir bilgi nasıl haberleşir anlamış değilim. Anlaşılan tarih yağmasından Ruslar da hisselerine düşen payı almak istiyor veya sadece bir tercüme hatası.
Sarışın Savaşçı
Türklerin arasında sarışın insanların bulunduğu bütün antik kaynaklarda geçer. Özellikle Kıpçaklar, Bolgarlar sarışındırlar. Bu nedenle Kıpçaklara Avrupa'da Kuman, Rusya'da Polovets, Araplarda Saklab (çoğulu Sakalibe) denir. Hepsinin manası "sarışın beyaz tenli" demektir. Ayrıca Doğu Türkistan Urumçi kentinde bulunan mumyalar, Pazırık kurganlarında ve diğer kurganlardaki erkek mumyalar da genelde sarışındırlar ve üzerleri dövmelerle kaplıdır.
Anadolu'da ve Türkiklerin bulundukları diğer bölgelerde de mumyalama ve dövme yapma (özellikle vahşi hayvan dövmeleri) sık rastlanılan bir durumdur. Hun sanatının bir çeşididir ve vahşi hayvan figürleri önemli bir öğedir. Tabi biraz önce sözü edilen Avrupa merkezci tarih taraftarları "İskit vahşi hayvan figürleri" şeklinde açıklamalar getirmişlerdir. Bu hesaba göre İskit Körüklü İmparatorluğu kuzey Çin'e kadar uzamış olur. Bu aşırı bir abartı olacağı için de Hunları - eş zamanlı olduklarını unutarak - İskit vahşi hayvan figürlerini kullanmakla itham ederler.
Rus tarihçiler eserlerinde paltonun, pantolonun, keçenin, savaş arabasının, eğri kılıcın, - Türk veya Türkik demeye dilleri varmadığı için- Orta Asya göçebeleri tarafından bulunduğunu yazarlar. Zaten önemli eserlerin bulundukları yerleri de etnik ayrım yapmadan bulundukları köylere göre isimlendirirler: Pazırık kültürü, Taştık kültürü vb. Kimlere ait bunlar, denilince de göçebelere deyip çıkarlar işin içinden. Bazıları ise "Hunlar ve Türkler" der cılız bir sesle.
Merak edenler Selenge Yayınları'nın kitaplarından bu bilgileri kontrol edebilir. Özellikle Gumilov bu bilgileri teyit eder ki Orta Asya tarihi konusunun en değerli uzmanlarından biridir. Kısa haberdeki keçe paltosu ile bulunan göçebe savaşçı, yaptığım açıklamalardan sonra zannediyorum biraz ilginç hale geldi.
Basındaki Yansımalar…
İnternet üzerinden Rus sitelerini taradım ve haberin oralardaki veriliş şeklini buldum. Buyurun size 10 Ocak 2007 tarihli Altay gazetesinin haberi (www.rg.ru/2007/01/10/kochevnik.html):
"Sarışın Göçebe; Sibiryalı arkeologlar sansasyonel bir kazı çalışması yaptılar. Ünlü Ukok prensesi buluntusunun sadece 50 km uzağında 2000 yaşından daha eski bir Pazırık askeri mezarı keşfettiler. Yeni keşif arkeoloji açısından büyük önem taşımaktadır. Sürekli donmuşlukta savaşçı vücudundaki dövmelere kadar tamamen korunmuş. 2000 yıllık sarışın savaşçının ünlü bir aileye ait olduğu sanılmakta. Ceset ağaç bir kütük içerisine yerleştirilmiş. Sadece elbiseler değil, göçebenin süslemeleri, mitolojik hayvanlarla süslü ahşap bilezik, yanında amfora, koyun (kuyruk) yağından yiyecekler, buz kazması ve makasa benzer bir şey. Savaşçı Altay dağlarında Altay Cumhuriyeti ve Moğolistan sınırında bulundu.
Göçebe buluntusu araştırma için Almanya'ya gönderildi onun elbise silah ve süslemeleri ise Novosibirsk'te restore ediliyor. Restoratörler samur kürkü ile süslenmiş keçe paltoya özellikle itina gösteriyorlar. Gerçek değeri, restorasyondan sonra ortaya çıkacak."
Haber böyle verilmiş. Buluntu üzerindeki araştırma Almanya'da yapılacak olduğuna göre oradan "Vikinglerin torunu olma ihtimali yüksek" şeklinde bir bilimsel açıklama gelme olasılığı oldukça yüksek.
Bizdeki gazetelerde "çok önemli bir buluş" diye oldukça ayrıntılı yorumları bulunan Aleksey Tişkin'in de açıklaması var. Altay Gazetesine göre kazı ile ilgili şu açıklamaları yapıyor Tişkin;
" Şüphesiz bu çok önemli bir buluş. İlk olarak Moğolistan'da Pazırık kültürünün olduğuna dair çok önemli bir delil. Zaten Pazırık kültüründen arkeolojik buluntulardan başka herhangi bir eser kalmadığı için bu buluş çok önem taşımaktadır. Ancak, örneğin yazılarda ima bile olmadığı halde, bu savaşçının İskitlerle alakası olmamasına rağmen bir çok basın nedense öyle yazdı. Bu Pazırık göçebesi İskitlerle aynı zaman diliminde yaşadı sadece. Elbette ki cesedin devamlı buz içersinde kalmış olması büyük şans ve bu nedenle bu şekilde kalmış olması harikulade. Şunları da ilave edebilirim: Maalesef Altay Cumhuriyeti halkı arkeolojik çalışmalara çok olumsuz yaklaşıyor ve karşısındalar. Kazı çalışmalarını Moğolistan sınırının beri tarafına yapmamız gerekiyor."
Gördüğünüz gibi buluntunun İskitlerle ilişkilendirilmesine Aleksey Tişkin hoca bile isyan etmiş. Eee, dedik ya kılıf da hazır, şahit de, borazanlar da... Daha araştırmalar bitmeden İskit diye basın yaygarası başlamış bile.
Araştırmalarıma devam ettim elbette… Geçtiğimiz hafta Aleksey Tişkin ile Altay Üniversitesi üzerinden irtibata geçmeye çalıştım. Tişkin hocanın bulunduğu Barnaul şehrinde bir tanıdığımı üniversiteye gönderdim. Çalışma arkadaşları, hocanın umumi bir arkeoloji kongresi için Moskova'da olduğu bilgisini vermişler. Türkiye'den Kemankeş gurubu olarak çalışmalarından haberdar olduğumuzu, onlar adına irtibata geçtiğimizi ilettik.
Beklemediğimiz bir ilgi ve hoşluk gördüğümüzü burada yazmam gerekiyor. Her türlü yardıma hazır olduklarını alçak gönüllülükle belirttikleri gibi bizi Altay dağlarında yazın yapacakları kazı çalışmalarına davet ettiler. Daha da ötesi bakım nedeni ile kapalı olan Üniversite müzesini bize özel açarak, Türklerle ilgili eserlerin fotoğraflarını çekmemize izin verdiler. Bu arada bu sene Eylül ayı sonu ve Ekim ayı başında çok önemli bir buluntu daha ele geçirdiklerini ve bunun Prototürk döneme ait olduğu bilgisini verdiler. Tişkin hocanın Moskova'daki tebliğ konusu da zaten bu imiş.
Şifahen elde ettiğimiz bu bilgiyi teyit için gene internete daldım ve buyrun size beni çok heyecanlandıran Prototürk haberi. Kaynak, Rusya'nın haber ajansı İtartas olarak gösterilmiş (ww.ruschudo.ru/news/news189867):
"Altaylarda ilk defa bozulmadan prototürk dönemi savaşçısı, pul zırhları ile birlikte bulundu. Eylül sonu, Ekim başları gibi Altay Devlet Üniversitesi arkeologları, Altay Cumhuriyeti, Ongudaysk bölgesinde büyük Yaloman Nehri vadisindeki saha çalışmalarını tamamladılar. İlk olarak Yaloman-II kazı alanında bütün ve bozulmadan muhafaza olmuş pul zırhlı Prototürk devresi savaşçısı bulundu ( IV. Yüzyılın ikinci yarısı -V. yüzyılın ilk yarısı). Altay devlet üniversitesinde özel bir ekip 7 yıldır büyük Yaloman nehri ağzında bu bölgeyi araştırıyordu. Bu sene kazılarda, Yaloman-II kazı alanındaki kurganlardan birinde çok değerli buluntular keşfedildi - Prototürk devresi askeri eşyaları. Bu bölgede farklı tarih dilimlerine ait 15 alan bulunmaktadır, bir kurganlar gurubudur ve bu ekip hepsini inceliyor. Araştırılan kurgan guruplarının özel bir yapısı vardır ve Bulan-kobinsko arkeoloji kültürüne yakındır. Avrasya tarihinin büyük halk göçleri denilen fırtınalı bir dönemine denk düşmektedir. Bu dönem değişik kabilelerin kitleler halinde, savaş ve çatışmalarla birlikte göç ettikleri zamandır. Özellikle Hunların Avrupayı istila ettiği zaman olarak bilinir.
Bulan- Kobinkskiy ortak kültürü Altayda M.Ö. II. yy'dan V. yy'a kadar varlığını sürdürmüştür (merkezi Asya'da Hun, Siyenpi, Jujen göçebe imparatorlukları dönemi) ve gelecekteki güçlü Türk devletinin temeli sayılmaktadır. Kurganlar araştırılırken, dizgin takımı kalıntıları, eyer, bol miktarda okla birlikte, tirkeş, demir kılıç ve bıçaklar gibi buluntular keşfedildi. Ama en önemlisi korozyondan etkilenmiş halde, metal levhalar birleştirilerek yapılmış koruyucu demir zırh ele geçirildi. Ve farklı şekillerde bağlamış savaşlarda kullanılmasına rağmen Oldukça iyi durumda deri kemerler. Bu arkeolojik çalışma sayesinde objektif bir şekilde sözü geçen dönemin savunma silahlarını restore etmek ve yeniden yapmak ve faydalanmak mümkündür."
Evet biz Altaylarda Türk periyodunun VI. yy.'da başladığını düşüneduralım.Onur sahibi ve ilmine saygı duyan bazı bilim adamları atalarımızın oralarda çok daha önceden var olduğunu ispatlamaya çalışıyorlar. Ne imkansızlıklar içinde bu araştırmaları yaptıklarını biliyorum. Kanaatimce bu buluş gerçekten çok önemli, bu iş araştırıldığı takdirde göz kamaştırıcı Pazırık buluntularının İrani kavimlere değil, Türkik kavimlere ait olduğunu; İskitlerin de gene İrani değil Türkik olduklarını şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ispatlamak mümkün olabilecektir. Ama bu iş benim gibi amatör araştırmacıların değil, konunun uzmanlarının görevi olmalıdır.
Biz gene haberimize dönelim. Haber, Bay Tişkin'in bu konu ile ilgili Moskova'daki arkeoloji kongresinde de tebliğ sunacağı bilgisini veriyor ve kendi ağzından yorumlarını ekliyor:
"Sunacağım tebliğde yer alacak bu materyallerin Ortaçağ Avrasya tarihi için çok önemli bir buluntu olduğunu, Rus arkeologlarının büyük ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Bu materyaller büyük bir bilgi potansiyeline sahiptir ve araştırma ilerledikçe Altay tarihinde Prototürk donemi için yeni bir sayfa açılacağını söylemek mümkündür."
Ellerin kolların dert görmesin Tişkin hoca!
Bu çalışmaları ile ilgili asıl fotoğraflara ulaşamadım. Önümüzdeki hafta hoca Barnaul şehrine geri dönecek ve Bay Tişkin'in kendisiyle bizzat irtibata geçip bu fotoğraflara ulaşmaya çalışacağım.
Gördüğünüz gibi sevgili okurlar, uzakta bir yakınımız ölmüş ve etrafında mirasını paylaşmak için dolaşan akbabalar bulunmakta. 1600 sene önce ölmüş adama yas tutmanızı, sürünüzden at kurban etmenizi veya bıçaklarla yüzünüzü kanatıp dövünmenizi beklemiyorum elbette. Ama terekesi yeni açılıyor, eee biz de akraba olduğumuza göre bize de hisse düşmeli…
Gelin atalarımızın mirasını ele-aleme yedirmeyelim. Ben hisseme düşeni almak için bu işin peşini bırakmayacağım (Ne de olsa Metin Orhan hocam mirasyedi olduğumu düşünüyor)…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder