23 Nisan 2013 Salı

OKÇU NARASI

Ne bağırıyoruz be!!!!! Bilenler bilir ok atarken önce bir “gaza niyetine!!!!” diye komut verir , ondan sonra alnımızdan damarlarımız fırlayıncaya, gırtlağımızın elverdiği ölçüde yüksek sesle Allahın adını haykırarak okumuzu atarız. -“Ya Hak!” Bazı arkadaşlarımız veya bilmeyenler “niye bağırıyorsunuz?” diye soruyorlar. “Sessiz sessiz ok atmak varken niye yırtınıyorsunuz?” “Yok, böyle bir şey, nereden uyduruyorsunuz” diyenler de var . Hatta ilk bakışta mantıklı gibi görülen gerekçeler de buluyorlar. Öyle ya bağırırken konsantrasyon bozulabilir, el titreyebilir, dikkat dağılabilir, düşman ürkebilir, Pusuda böyle bağırılmaz vs. vs. vs. Türk okçuluğunun en çelebi öğreticisi Ali Kılıç ile birlikte şu ana kadar yüzlerce öğrenciye okçuluk eğitimi verdik. Katıldığımız organizasyonlara küçük bir ordu görünümünde gidiyoruz. Türkiyenin en kalabalık okçuluk gurubu olduğumuzu söyleyebiliriz. Dünyada da sayılı guruplardan olduğumuzun farkındayız. Neyse reklamı kesip neden Ya Hak! diye bağırarak ok attığımızı açıklamaya çalışalım: İlk söz elbette rahmetli Ünsal Yücel Hocamızın: "Harp okçuluğu yanında, bir savaş hazırlığı sayılarak spor okçuluğuna da aynı kutsal önemim tanındığını görürüz. Nitekim gerek menzil gerek koşu atışlarında oklar hep " Ya Hak!" ünlemi ile "gaza niyetine" atılırdı. Savaş okçuluğu terk edildikten sonra, spor okçuluğunun öncelikle manevi bir disiplin sayılıp, yüz yıllar boyu sürdürül mesinde bu dini inanç önemli rol oynar. Yine bu inanca dayanılarak okmeydanlarına, cennetten bir köşe diye bakılmış, sınırına tecavüz edilmesine sarhoş abdestsiz ve pabuçla girilmesine izin verilmemiş, yetkili kişisine Şeyh denilmiş, cihat, yağmur ve afet dualarında hep bu meydanlarda toplanılmıştır." Türk Okçuluğu, Ünsal Yücel, Atatürk Kültür Merkezi, Ankara 1999 s 29-30 -Ya Hak! Bu kadar net bilgiden sonra daha fazla açıklama yapmaya gerek olmadığının farkındayız amma devam edelim. Bakalım başka hangi sebepler var. Kavsnameye kısa bir göz atmakta fayda var ; “heman bir eyüce yay üstad işi eyüce oklar alup gaza niyetine meydane varub nişane ok atasın...” Kavsname , Mustafa Kani , s.42 “Puta yayı boyları on buçuk tutamdan on bir tutama varınca okları uydurup meydana vara niyyetü’l-gaza diyüp ka’ide üzre putaya ok atup sevab tahsil idesin..... Kavsname s.59. Kavsnamedeki bu kayıtlardan ve Ünsal hocanına beyanından sadece menzil değil puta atışlarında da gaza niyetiyle yapıldığı sonucunu rahatlıkla çıkartabilriz. “ havacılar arasında üstadlardan gayet bir havacı dostun gerekdür ki sen ok atup Ya Allah çağırdığun zaman ok nereye düşer mukayyed olup ve atduğun okun havasın bulup hava eyleye ...” Kavsname s. 81 Osmanlıca terimleri anlamakta sıkıntı olabilir. Buyrun daha öztürkçe olan kitaplardan alıntılar ; “Havacılar tülbentlerini havaya atınca ok atmaya başlanır ve oklar havacıların üstüne doğru atılır. Oku atan, atınca "Ya Hak" veya ok meşk oku ise "vardı" diye ünleyince havacılar namazda rüku haline benzer vaziyet alırlar” Telhis-i Resailat-ı Rumat, Mustafa Kani bey, İstanbul Fetih Cemiyeti, , İstanbul 2010.s.151 Aynı olay Süleyman Kani İrtem tarafından da anlatılır ; “Tirendazlar ayak yerinde, havacılar hava yerinde toplanıp yaylar kurularak " küşad" a başlanmadan evvel tirendazlardan biri -Hava eyle! Diye bağırır, havacılar da ellerinde bulunup ucuna taş bağlanmış olan tülbentlerini havaya atarlardı. Bunu müteakip ok " küşadına" iptidar olunarak havacıların üstüne doğru atılırdı. Tirendaz okuna küşad verip; -Ya hak! ve yahut meşk oku ise ; -Vardı! nidasını eder, havacı da rükua varır gibi vaziyette sağ elini sağ dizine dayar, kulağını yere doğru tutar, okun konmasını veya geçerse sesini dinler, konunca işaret eder.” Türk Kemankeşleri, Süleyman Kani İrtem , Ülkü basımevi ,İstanbul, 1939 s.32-33 Ok atıcılığında hava sebebiyle veya yanlışlıkla yolundan dışarı olan ok şast tarafına atılır ise,”ya hak “ sözünden sonra “şasta bak “, kabza tarafına atılır ise “kabzaya bak” diye bağırılır. Telhis-i Resailat-ı Rumat. S. 153. “Tirendaz oku (şest)ile çekerken kalbinden Allahı yadeder ve "küşaddan" sonra ; -Ya Hak! Yahud; -Allahüekber! diye Allah’dan medet talebeylerdi.” Türk Kemankeşleri, Süleyman Kani İrtem s. 41 Ya Hak kelimesinin sonundaki ünlemin ne manaya geldiğini söylemeye gerek yok herhalde . -Ya Hak! Aslında bu tür naraları gösteri amaçlı ve menzil atışlarında yaptığımızı belirtmekte fayda var. İnsanlara eski kemankeşlerin, savaşçıların nasıl nara attıklarını göstermek hem izleyicileri heyecanlandıran hem de atıcıları motive eden bir durumdur. Defalarca yaptığımız gösterilerde insanların ve atıcıların bu durumdan çok memnun olduklarını gözlemleme imkânımız oldu. Bir savaşçı müfrezeyi canlandırdığımıza göre savaşta bağırıldığı gibi bağırmaktan daha normal ne olabilir. Uzakdoğu menşe’li havada uçuşan keratacıların hayt huytlarından veya mart kedisi gibi acaip sesler çıkarmalarından baygınlık gelmişken atalarımızın savaşta bağırdığı gibi nara atıp efelenmek niye yanlış olsun? İlla bizim de Uzakdoğulular gibi hayt huyt mu yapmamız lazım? Kaynaklar da savaşta nara atılması ile ilgili bir iki alıntı yapmakta fayda var. Acaba selçuklular savaşta nasıl bağırıyordu? ; “ imparator.... Manuel Angelos’un emrine Doğu birliklerinden en seçmelerini vermiş ....Kharaks’da bulunan Türkler üzerine göndermişti....Fakat herhangi bir yararlık gösteremediği gibi, böyle güçlü bir ordudan beklenecek hiçbir şey de yapamadı. Aksine, otlaklardaki sürüleri yağmalamayı ve birkaç Türk çobanını esir etmeyi yeterli bir kahramanlık sayarak korku içinde ormandan ayrıldı. Çünkü gecenin birinde arkasında Türkler belirmiş ve nara atmışlardı. Bunun üzerine üstüne yürüyen düşmanların sayısının belirlenmesini bile beklemedi; ordusunu savaş düzenine sokmadı; aksine, atını, elleri, ayakları ve okşayıcı sözlerle dörtnala kaldırarak oradan uzaklaştı. ...Başkomutanın hiç iz bırakmadan kayboluşu orduda karışıklık doğurdu. Düzen tamamıyla bozuldu ve herkes kaçmaya başladı. Ganimet olarak kazanılmış olan hayvanlar ile esirler arkada bırakıldı. Bizanslılar, eğer Manuel Kantakuzenos kılıcını çekip karşılarına çıkmamış ve kılıcının tersiyle kaçanların sırtına vurmamış olsaydı, herhalde birbirlerine düşecek ve kendi aralarında döğüşmeye başlayacaklardı. Çünkü daha henüz geceydi, gün ışımamıştı. Kantakuzenos : “ Durun! Nereye kaçıyorsunuz, kimsenin saldırdığı yok!” diye bağırmıştı. Böylece askerler yavaş yavaş kendilerine geldiler ve öyle düşüncesizce, akıllarını yitirmişçesine, üzerinde bulundukları tepeden aşağıya doğru koşmaktan vazgeçtiler. Historia , Niketas Khoniates ,çev. Prof. Dr. Fikret Işıltan , Türk Tarih kurumu Ankara 1995 s.135,136. Demekki nara savaşta baya iş görüyormuş. : ))) Muharrem Kesik de eserinde yaptığı alıntılarla Türkiye Selçuklu ordusunun naralarının düşmana büyük korku verdiğini söylemekte ve bu naranın da “Allahüekber” olduğunu bildirmektedir. At Üstünde Selçuklular, Muharrem Kesik, Timaş yayınları, İstanbul 2011 s.140-1451. Ok atarken Hz. Ali’nin Ya Hak yerine Allahüekber diye nara attığı belirtmekte fayda görüyoruz. Süleyman Kani İrtemden alıntıladığımız şekilde zaman zaman Okçuların da bu şekilde nara attığını gördük. Bir Başka veasıl önemli sebebimiz de Necmeddin Okyay Üstadın bu şekilde atmasıdır. Elbette merhumu sağlığında iken görme şansımız olmadı ancak Müteaddit defalar Prof. Dr. Uğur Derman hocamızın konferanslarında bu soruyu kendisine yönelttik. Prof. Uğur Derman hocamız bize Necmeddin üstadın nasıl atış yaptığını ve atış yaparken nasıl nara attığını aynen attığımız şekilde tarif etti. Hatta defalarca Ya kısmının uzatılması Hak kısmının kısa tutulması gerekmez mi hocam? diye sorduk ve tam bir İstanbul beyefendisi olarak sıkılmadan defalarca aynı cevabı verdi. Necmeddin Okyay üstadımız Seyfeddin efendiden ok dersleri almış birisi olarak Ya hak narasının nasıl atılması gerektiğini bilen birinsandır .Kendisine yetişememiş olsak da Allah uzun ömürler versin Uğur Derman Hocamız sağ ve merak edenler kendisine sorup nasıl atış yapıldığını öğrenebilirler. Okçulukla ilgili birkaç hatıra kırıntısını da üstaddan dinlemekte fayda var. -Ya Hak! Bursalı Şüca’nın Yıldız menzili bozması şu şekilde anlatılır. Şüca o gece bir rüya görmüştür ve daha meydana gelmeden “vallahi de billahi de bu gün o Yıldız menzilini ben aşırı atacağım ve ondan sonra da elime ok ve yay almayacağım..” dedi. “ Üçüncü oku atma sırası İskender’e gelince , meydanı dolduran yüksek bir sesle Ya Hakk diye bağırıp atışını yaptı ve Şücayı geçti, ama o da Havan-delen Solak Bali’nin taşından aşırı atamadı... Devamında Şüca gördüğü rüyanın tesiri ile Yaradan’a sığınıp atışını yapar ve neticeyi beklemeden yayını yasar. Ve menzil Şüca’ nın olur. Osmanlı Devletinde Spor, Atıf Kahra man, Kültür bakanlığı 1995 Ankara s.270 Bursalı Şücanın bu menzilin bozmak için Tozkoparan İskender 10 sene çalışmak zorunda kalır. Süleyman Kani İrtem bu olayı şöyle anlatıyor; “Tozkoparanın ilk attığı ok Deve Kemal menziline vardı. Havacılar tülbent ettiler. Öteki pehlivanlarda attıktan sonra nöbet tekrar Tozkoparana gelince yaycısı İçkoz ahmed - şast canibine at! diyerek yüz yirmi beş dirhemlik yayını eline verdi. Pehlivan okunu attığı anda öyle bir bağırdı ki bütün meydan erleri şevka geldiler. Türk Kemankeşleri, s.63 Bu önemli olay bir okçuluk irsalesine atfen Atıf Kahraman tarafından daha detaylı verilir: ”... Meydanda yaşlı üstatlardan izin ister. Onlar da; “Gaza niyetine atmana izin verdik. Allah yardımcın olup koluna kuvvet versin.” Diyerek izin verince İskender. “Bismillah deyip Ya Hak” sedasıyla okunu attı. Ok Benli Karagöz ile Deve Kemalin taşları arasına düşüp, havacılar “ beş dülbend ile çuka attılar” İskender’den sonra diğer atıcı pehlivanlar da atış yaptılar ise de , hiç birisi İskender’in okunu geçe medi( basılmadı) İkinci oku atma sırası (növbet) yine İskender gelince, yaycısı üstad İçkoz Ahmet ağa, yayı yoklayıp eline verirken; “Allahını seviyorsan sağ tarafa ( şast) doğru at.” diye uyarıda bulundu. İskender İçkoz Ahmet Ağanın dediği gibi sağ tarafa doğru okunu attı. “Ya Hakk” diye bağırıp öyle sıçradı ki; o gün giyinmiş olduğu ak kaftanın etekleri , rüzgarın da etikisiyle kendi boyunca havaya kalkıp, ok altında duranlara alay bayrağı gibi göründü. ( risale . yk.25.b.) Atıf kahraman s. 274 -Ya Hak! Bu kadar delilden sonra hala ikna olmayanlara söyleyecek birşeyimiz yok. Ama açıkça görüldüğü gibi aslıda biz yeteri kadar bağırmıyormuşuz .Haydi, bakalım kaftanımızın etekleri tepemize çıkana kadar nara atmaya devam. O pehlivanların rekorlarını kıramayız belki ama hiç olmazsa yaptıklarını taklit edelim. Biz böyle atmaktan memnunuz. Güzel bir İnsanın kitabından alıntıyla başladığımız yazıyı Şeyh Galibin güzel bir beytiyle bitirelim . Ne demiş şair ? “Ne heva vü ne keman, ve ne kemankeş ancak Erdirir menziline tiri nidayı ya Hak” -Ya Hak! KAYNAKÇA.. • Telhisi Resailatı Rumat, Mustafa Kani Bey, istanbul fetih cemiyeti , istanbul 2010. • Türk Okçuluğu, Ünsal Yücel, Atatürk Kültür Merkezi, Ankara 1999 s 29-30 • Osmanlı devletinde spor Atıf Kahraman, Kültür bakanlığı 1995 Ankara s.270 • Kavsname, Kemankeş Mustafa Efendi , transkribe eden Dr.Hanifi Vural,taşhan kitap tokat , 2010 • At Üstünde Selçuklular. Muharrem Kesik, Timaş yayınları, İstanbul 2011 s.140-1451. • Historia , Niketas Khoniates ,çev. Prof. Dr. Fikret Işıltan , Türk Tarih kurumu Ankara 1995 s.135,136. • Türk Kemankeşleri, Süleyman Kani İrtem , ülkü basımevi ,İstanbul, 1939 ADNAN MEHEL, NİSAN 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder