16 Haziran 2009 Salı

Zaporojye kazaklarının Osmanlı Sultanına cevabı


Zaporojye kazaklarının Türk Sultanına Cevabı.

Ünlü ressam İlya Repin’in bu isimdeki tablosu sadece Rusya ve Ukrayna’da değil Slavyanların bulunduğu bütün coğrafyada en çok bilinen ve sevilen tablodur. Konusu bizi oldukça çok ilgilendiren bu tablonun değişik bir hikâyesi var. Resmin konusu Zaporojye Kazaklarının Türk sultanına mektup, daha doğrusu cevap yazmasıdır. Bu ilginç tablonun konusu edepsiz mektup ile ilgili olarak ilk kez haberdar olduğum yere, sayın Alev Alatlı'nın Gogol'un İzinde serisinin 2. kitabı olan Dünya Nöbeti isimli eserinin 403. sayfasına bir göz atıyoruz.

1645 de Sultan Mahmut bunlardan (Zaporojye Kazaklarından ) teslim olmalarını istemiş. Tabloyu açıklamak için yakınındaki sehpalardan birine Sultanın gönderdiğini söyledikleri fermanın tercümesini koymuşlar. Mealen şöyle yazıyor:

“Muhammedin oğlu, güneşin ve ayın kardeşi, Tanrının torunu ve valisi, Makedonya, Babil ,Kudüs, Aşağı ve yukarı Mısır, imparatorlar imparatoru, hükümdarlar hükümdarı, fevkalade, namağlup; İsa Mesih'in kabrinin yılmaz bekçisi,Tanrı tarafından seçilmiş vasi; Müslümanların umudu ve teminatı, Hıristiyanların hamisi. Sultan olarak siz Zaporojye Kazaklarına bana gönüllü olarak ve direnmeden teslim olmanızı ve beni saldırılarınızla rahatsız etmekten kaçınmanızı emrediyorum. Türk Sultanı Mahmut IV.”

İzninizle burada Alev hanımın kitabından ayrılacağım. Alev Hanım kitabı roman tarzında yazdığı için eleştiri yapmamış, muhtemelen akıcılık bozulmasın diye ama Türk sultanına ait olduğunu iddia ettikleri bu mektup üslup olarak kesinlikle Osmanlı sultanlarının yazışma diline uymuyor, hiçbir sultan kendisini Muhammed’in oğlu, Tanrının torunu gibi sıfatlarla anmaz. Kendilerini anlatan giriş kısmı sayfalar dolusu tutar bu kadar kısa da olmaz. Ayrıca IV. Mahmut diye bir Osmanlı sultanı zaten yok. Mektubun güya orijinalinde IV. Muhammet yazıyor ama öyle bir padişah da yok. Bazen de IV Mehmet kaydı bulunmakta. Hadi kırmayalım Zaporojyelileri bunun bir baskı veya tercüme hatası olabileceğini düşünerek bazı yerlerde IV. Mehmet diye belirttikleri için üslubun kesinlikle Osmanlı üslubu olmadığını şerh edip dünya nöbeti isimli kitaba geri dönüp devam edelim.

“ Gogol’ün dedeleri o yıllarda Polonya hesabına savaşıyorlar. Biz Polonyalıları yenmişiz, imzalanan antlaşmaya göre Zaparejyan Kazaklarının toprakları da bizim sayılıyor. Ne ki kazaklar aynı fikirde değiller, onlar da oturmuş IV. Mahmut'a cevap yazmışlar. O da mealen şöyle;

“ Dinyepr Kazaklarından Türk sultanına: Seni Türk şeytanı, lanetli iblisin kardeşi ve refakatçisi, selam! Sen ne biçim bir soylu şövalyesin? İblis boşaltır, senin ordun yer. Asla Mesih'in çocuklarına layık bir ağa olamayacaksın: senin ordundan biz korkmuyoruz, denizden olsun karadan olsun sana karşı savaşacağız. Seni Babil’in sefil adamı, Makedonya'nın tekerlekçisi, Kudüs'ün biracısı, İskenderiye'nin keçi çobanı, Ermenistan'ın dişi domuzu, Tataristan’ın keçisi, Kamenetz'in cellâdı, Podaliyanskk'ın kötü adamı, İblis'in torunu, bütün dünyanın ve ötekinin en ahmak adamı ve bizim Tanrı'mızın nezdinde de bir kalın kafalı, bir domuz burnu, bir kısrak...'Biir kasap köpeği, vaftiz görmemiş bir alınsın. Şeytan alsın seni! Kazakların sana söyleyecekleri bu, seni aşağılıkların en alçağı! Gerçek Hıristiyanlara ağalık yapmaya layık değilsin! Bu mektuba tarih yazmıyoruz çünkü takvimimiz yok; gökyüzünde mehtap var, yıl bir kitapta yazılıdır ve gün bizde hangisiyse sende de odur ve sen bizim neremizi öpeceğini bilirsin.”

Sayın Alev Alatlı’nın kitabından yaptığımız alıntıya göre mektup bu. Durun hemen sinirlenmeyin kendi kendimize hakaret etmek için bu mektubu buraya alıntılamadım. İlya Repin'in bu ünlü tablosu ve bu mektup Slavyanların bulunduğu her coğrafyada bilinir, sık sık okunur içki meclislerinde neşe kaynağıdır. Hatta bütün bu edepsiz ve seviyesiz üslubuna rağmen ilkokullarda ders kitaplarında bulunur ve körpecik dimağlara Türk sevgisi bu şekilde aşılanır. Hemen ve derhal böyle bir mektup faksla veya posta ile gönderilemeyeceği için özel elçiler vasıtası ile getirilmesi ve bu mektubu Osmanlı sarayında sultanın huzurunda okuyacak sağlamlıkta mabadı olan bir Kazak’ın çıkma ihtimalinin tamamen sıfır olduğu yolunda itiraz edebiliriz. Herhalde daha birinci satır bitmeden kelle-i murdarını cismi necisinden tiz koparır Roksalena’nın donuna sarıp Ukrayna'ya postalarlardı. Geriye kalan cesedi murdarı artık kurgan geleneğinde kurban edilen atların derisini soyup bir kazığa oturtulması taktiğimi uygulanırdı, yoksa kazıklı Voyvoda usulü mü denenirdi veya hiçbirine tenezzül edilmeyip eşek adasına sürgüne gönderilen aç köpeklerin önüne mi atılırdı artık bilemem. Ayrıca Bu mektuptan sonra Zaporojye bölgesinde herhangi bir canlının veya nebatatın yaşamak ihtimalinin olup olamayacağı da tartışılırdı elbet. “Ya kazaklardan tarihte çok çekmişiz, adamlar burnumuzun dibine kadar gelip yağma yapmışlar” demeyin, o dönem ile bahsettiğiniz dönem farklı. Ayrıca habersizce baskın yapmakla sultan huzurunda elçi olarak gelip bu mektubu okumak ayrı şeyler. Neticede baskın basanındır. IV Mehmet dönemi İngilizlerin ve Fransızların Osmanlı himayesine sığındığı bir dönem ve sultanın bir mektubunun bırakın baldırı çıplak Kazakları, dünyanın o zamanda süper güçlerinden birisi olan İspanyayı tir tir titrettiği bir dönem. İngiliz Lordlarının(?) İspanyol gemilerinin Amerika kıtasından getirdiği altınları korsanlıkla yağmaladıkları bir dönem(Bilgi L. N. Gumilev'den ). Siz bakmayın Elizabeth filminde evde kalmış kraliçelerini sanki alan varmış gibi “ Türk sultanıyla mı evleneyim“ diye böbürlenmelerine.O tarihlerde İngiltere v fransanın bütçesi sadece Sivas livasının bütçesinin bile ancak 1/5 kadarı.İspanya Osmanlıdan korkusuna Lordların Somali usulü zenginleşme çabalarına bile sesini çıkarmadığı bir dönemde Zaporojye çapulcularının Osmanlı sultanına böyle bir mektubu göndermesi imkân dâhilinde değil. Bu arada Osmanlı arşivlerini araştırmayı falan düşünmeyin, bırakın bu mektubu bunun yüz misli hafifletilmişini bile bulma şansınız yok.

İyi de nereden çıktı bu mektup neden bu kadar popüler oldu ve neden hâlâ bütün bu seviyesiz üslubuna rağmen ilkokullarda ders kitaplarında okutuluyor. Hadi biraz kuzeye doğru uzanalım. Bakalım bu konu hakkında onlar ne diyorlar. Gidelim dedikse hemen ayaklanmayın durun İnternet güzel nimet. Eskilerin tabanları şişermiş koşturmaktan şimdi benim gibi araştırmacıların oturak yeri nasır bağlıyor, rahatımız yerinde yani. Merak etmeyin ben sizi temsilen arada bir gider, mucibince amel eylerim. Telaş etmeyesüz. Bakın ne diyor Dinyepropetrovsklular;

http://www.prodnepr.dp.ua/stat.php3?stat=30

“ZAPOROJYELİLERİN TÜRK SULTANINA MEKTUBU GERÇEK Mİ?

Dinyepropetrovskta kim İlya Efimoviç Repin’in “Zaporojyeliler Türk sultanına mektup yazıyor” isimli tablosunu bilmez? Ama bu mektubun Zaporojyelilerin yazmadığını, yazmış olsalar bile kesinlikle sultana bu mektubun ulaşmadığını çok az kişi biliyor. Anlaşılan(görünen ) bu mektup tarihi bir gerçek değil sadece edebi bir eserdir. (sevsinler edebiyatınızı)Her halükarda ünlü skandal edebiyatçı Oles Buzina böyle iddia ediyor.”

Müsaadenizle lafa karışayım biraz. Adı sanı duyulmadık bir internet yazarının yazısından delil mi olur demeyin. Argümantatif beklentileri olan okuyucularımızın dileklerini yerine getirerek hiçbir masraftan kaçınmayıp iki tıklamayla bu küfürbaz yazarı bulduk. Aşağıdaki alıntılar onun kitabından kitabın adı “Taynaya İstoria Ukraynı-Rus” Yazar Oles Buzina, Kiev İzdatelstva yayınevi.2007 ilgili bölüm başlığı “Ненаписанное письмо запорожцев” ( Zaporojyelilerin Yazılmamış Mektubu) sayfa 179. Aslında bu bölümü komple tercüme edecektim ama adam bizi o kadar seviyor ki okurken yüzüm kızardı. Muhtemelen kız arkadaşı Türkiye'de tatil yapmış. Anlayışla karşılamalı. Ben ilgili kısımları özetleyerek devam edeyim neme lazım;

“Türk sultanına mektubun değişik nüshaları bir buçuk asır üzerinde farklı tarihler taşımaktadır; 1600, 1619, 1678, 1702, 1733. ilk olarak bu mektup M.A. Markeviçin 1844 yılında “ Malarusya Tarihi “ nin 5. cildinde basıldı. 1872 yılında ise M. İ. Kostomar Zaporojyelilerin bu mektubunu “Ruskaya Starina” isimli dergisine koydu. ve dergi Kostomar'ın yanıldığını ve kendi mektuplarının en gerçek mektup olduğunu infial içinde iddia eden şahıslardan bir sürü mektup aldı. Bunlardan şimdi en popüler olanı D.Yavornitski nin “Zaporojye Kazakları Tarihi”ni de vermiş olduğu metindir. Ve o metin şimdi kutsal bir emanet gibi Dnyepropetrovsk tarih müzesinde muhafaza edilmektedir.”

Adamlardaki tarih sevgisine bakar mısınız? En lüzumsuz metinleri bile tarih müzesinde hem de mukaddes emanetler bölümünde. Aslında normal karşılamak lazım. Çünkü bu bölgede 17. yüzyıla kadar numunelik bile Slavyan yok idi. Bahsedilen bölge deşti Kıpçak yani Kıpçak bozkırının başladığı yer ve Türk bölgesi. İskitlerden Kimmerlerden sonra Sarmat, Alan, Avar, Batı hunları, Hazarlar, Peçenekler, Karakalpaklar, Torklar, Guzlar, Bolgarlar bir dönem hatta Selçuklular, Altınorda devleti ve son olarak da Kıpçak, Polovetsler, göçer aşiretler ili Kırımlıların asırlar değil milenyumlarca cirit oynadıkları bölge. Slavyanların memlekette geçinemeyen, suç işleyen, savaş kaybeden, inançları dolayısı ile dışlanan, serflik sisteminden yani toprağa bağlı kölelik sisteminden kaçan baldırı çıplakları bu bölgeye kaçak olarak gelmişlerdi. Ülkenin adı zaten Ukrayna. Rusça Okrayne kelimesinden gelme, sınır ötesi gibi bir manası var. Slavyan knazlıklarının(prenslik) sınırları dışını ifade etmek için kullanılmış. O tarihlerde bu bölge değişik Türk kökenli insanların kazaklık hayatı yaşadığı bir bölge. Yani herhangi bir siyasi otoriteye bağlı olmadan başına buyruk insanların özgürce yaşadığı alan. Yani aslında Ukrayna kelimesi bir nevi Kazakistan manasına gelir. Başına buyruk insanların yaşadığı bölgedir özetle. Tabii ki bölgede beraber hareket eden guruplar da vardı. İşte çeşitli sebeplerle knazlıklar bölgesinden ayrılıp Ukrayna'ya gelen Slavyanlar bölgede kazaklık hayatı yaşayan Türklerle tanışmış ve kazaklık kültürünü benimsemişlerdir. Tolstoy'un Kazaklar isimli romanını okuyanlar veya Gogol'un Taras Bulba'sını okuyanlar Kazakların kendi aralarında Türkçe özel bir terminolojiye sahip olduklarını hatta iyi Türkçe konuşmanın Kazaklar arasında popülarite sağladığını fark etmişlerdir. Türk kazaklarına “Kazak” Slavyanlara da “Kazah” denir. Fark bu kadar. Yani kazaklık etnik kökene dayalı bir oluşum değil tamamen sosyal bir olgudur, organizasyondur. Zamanla Slavyan nüfus fazlalığı dolayısı ile bölgeye hakim olmuş, Türk kökenliler de aralarında erimişlerdir. İşte bu nedenle Ukrayna dilinde 4000 Türkçe kelime bulunur. (Rusça da 2000) renkleri de Ruslara göre biraz daha koyu boyları da daha kısadır.(Deneyimle sabittir) Knazların bitmez tükenmez kavgalarından bıkan bu bölgedeki Kazahların kendi tarihlerini başlatacak bir olaya ihtiyaçları vardı muhtemelen. Hani Türkler ve Moğollar kurttan türediklerine inanırlar ya. Zaporojyenin baldırı çıplakları da bula bula bu sarhoş mektuplarını bulmuşlar onu da mukaddes emanet gibi saklıyorlar ama yazıda fark edeceğiniz gibi bu mektuptan yığınlarca farklı nüsha var aslında, küfrün dozajı da alkolün volümüne bağlı olarak azalıp artıyor anlaşılan. Kusura bakmayın gene dayanamadım girdim araya. Tamam, kızmayın devam ediyoruz.

“En fazla alıntı yapılan ve kullanılan metin, sansürlenmiş içeriği nedeniyle İvan Sirka'ya atfedilen metindir. Diğer metinler oldukça edepsiz cümleler içeren mektuplardır.”

Bu mektubun tercümesini Sayın Alev Alatlı'dan zaten alıntıladık tekrar etmeye gerek yok. Sansürlenmişi bu ise normalini siz tahmin edin artık Sadece imza olarak “Ataman(Getman-ukraynaca) İvan Sirko Kosheviy, tüm Zaporejyelilerin atamanı” yazıldığını belirtmekle yetinelim. Yazar Olez Buzina dalga geçerek devam ediyor.

“Muhtemelen uzun kış akşamlarında Zaporojye kazak garnizonunda defalarca uydurulup tekrarlanan bu şaheserlerin Ukrayna sınırları dışına çıktığını asla sanmam. Mektupta Zaporojyeli Kazaklarının büyük gerçekleri saklı, yani tam olarak öyle olduğunu düşünüyorlar. Ama bu mektubun Türk sultanına gönderildiği çok şüpheli.
1978 yılında İlya Repin tarihi bir resim için güncel bir tema buldu. Rusya daha yeni Türk-Rus savaşından muzafferiyet elde etmişti ve vatanseverlik-milliyetçilik modaydı. Zaporojye Kazakları tablosunun ilk taslak çalışmasını Moskova civarında Abramşevo’da yaptı, ama resmi 13 yılda bitirdi.

Ukraynalı toprak ağası Tarnovski Repin'e kendisine ait eski kazak müzesine girmesine izin verdi sonuçta kendisine bu resimde büyük siyah bir papakla (Rusçası da papak) bir ikamet edindi ve oğlu da yuvarlak şapkasıyla resimde yerini aldı.

Tarihçi Yavornitski bazı önemli tavsiyelerde bulundu. Ressam Repin minnettarlık ifadesi olarak onu mektup yazarı suretinde resmetti. Resim sanatçısı Kuznetsev de iri kıyım ve başı bandajlı olarak tasvir edildi.

Profilden görünen koca göbekli figür ise gazeteci Gilyarovsko'ya ait. (Ataman) Sirka'ya gelince, İlya Repin en yakın arkadaşlarından birisi olan, 1877-1878 yılı Türk-Rus savaşı kahramanlarından Kievli general-vali Dragomirov'u (Ataman) Sirka olarak resmetti. Repin onun Ukrayna mutfağından ikram ettiği yemeklerini çok sevmişti ve dürüst bir insan gibi, varenikilerin* karşılığını tuvalde ona başrolü vererek tamamen ödemiş oldu.

Tuvalde resmedilen tüm eşyalar aslında Tarnovski ve Yavornitski koleksiyonlarından alınan eşyalardır. Sonuçta “ruhun somutlaştığı” şaheseri ortaya çıktı. Şimdi birçok kimse Repin'in sayesinde bu mektubun sarhoş dyakların(papaz yamakları) uydurmaları değil, gerçekten var olduğuna inanmaktadır. Valla buraya müdahale etmedim dedim ya yazar küfürbaz diye.

Repin'in bu tablosunu başka bir isim vermek lazımdı “Yavornitski , Drogomirovla birlikte sultana mektup yazıyor”.

İşin aslını ararsanız yazarın iğneleyici ve dalga geçen üslubunu tam olarak çevirebildiğim de ya da aktarabildiğimi de söyleyemem. Ama gerek de yok zaten. Ancak mektubun daha doğrusu Türk sultanına yazıldığı iddia edilen mektupların düzmece ve Ukrayna küfür edebiyatının bir numunesi olduğunu, okullarda derslerde okutularak propaganda malzemesi olarak veya içki âlemlerinde neşe malzemesi olarak kullanıldığını, müzeye de koysalar etrafında tavaf da yapsalar aslının astarının olmadığını çok rahat bir şekilde söyleyebiliriz. İlkokullarda bu saçmalığın hâlâ bir tarihi gerçeklik olarak okutulması korkunç elbette ama her devletin kendisine göre politikası var ve müdahale etme imkânı yok. Kendi kendilerine yazdıkları mektubu yollanmaya maçaları tutmadığı halde yollamış addederek ve tarihi gerçek zannedip 200 yıla yakındır hâlâ böbürlenip gülmelerine kahkahalar mı atmak lazım yoksa acımak mı hâlâ karar veremedim. Ancak kızmazsanız küfürbaz yazar Oles Buzina'nın yaltaklanan bir ressam olarak tarif ettiği İlya Repin'i resmin kullanılması açısından değil de bu kadar etkili bir görsel sanat eseri üretmesi açısından, sanatkâr yönüyle tebrik etmek istiyorum. Ayrıca her ne kadar tarihimize hakaret içerikli de olsa bu uzun soluklu espri fena sayılmaz. Sazanlar yollamayı unuttukları için daha fazla gülüyorum elbet. Ancak karşılığını da vermek lazım. Espri karşılıklı olursa güzeldir. Gerçi bizimki yeniçerinin Yahudi'nin birisini siz “İsa efendimizi öldürmüşsünüz” diye elinde palayla kovalamasına benzeyecek ama ne yapalım biz de o yeniçeri gibi yeni duyduk. Bu nedenle İlya Repin'e cevabı Ressam kemankeş kardeşimiz Şafak Tavkul verecek. Hadi sizi komşu yazar-çizer Şafak Tavkul'un köşesine göndereyim bakın bakalım Şafak biraderim konuyla ilgili ne çizmiş.

*Vareniki Ukrayna mutfağında içine beyaz lahana, patates veya vişne gibi yiyecekler konularak hazırlanan bir tür börek.